Sen Ağa Ben Ağa

Bugün sizlere insanoğlunun diğer insan ve canlı, cansız varlıklar ile beraber yaşayabilme becerisi üzerine bir şeyler yazmak istiyorum.

Sen Ağa Ben Ağa

Bugün sizlere insanoğlunun diğer insan ve canlı, cansız varlıklar ile beraber yaşayabilme becerisi üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Malumunuz dilimizde kullandığımız medeni kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve şehirli, uygar, sivil anlamlarına gelmektedir. Arap kültüründe şehirli olmayanlar “BEDEVİ” denilmektedir. Daha çok kaba, laf söz dinlemeyen, karşısındakini inciten anlamlara gelmektedir. 

İnsanlık geliştikçe, toplumun, ailenin, kişilerin(bireylerin) medeni olma kriterleri de gelişmiş, genişlemiş ve daha belirgin hale gelmiştir. Dünya genelinde toplumların gelişme düzeyleri farklılaştıkça medeniyet algıları da değişmiştir. Bu karmaşanın yanında medeniyet ölçülerinde bahsetmek istersem yazımın ilk cümlesini tekrarlamak isterim. “Medeniyet; insanoğlunun diğer insan ve canlı, cansız varlıklar ile (onlara zarar vermeden) beraber yaşayabilme beceridir.” Ancak özellikle son yüzyılda medeni kelimesiyle bazılarının aklına gelen maddi imkânlar, refah seviyesinin yüksekliği, büyük servet sahibi olmakla uzaktan yakından bir alakasının olmadığını belirtmeliyim.

Bu tanıma göre; Saygı, sevgi ve hoşgörü gibi gayet klişe olmuş sözcükler dilimde dökülüveriyor. Ne kadar bu kelimelerin içini boşaltsak da gerçek bu! Yani biz kendimiz dışındaki her şeye ne kadar sevgi dolu, saygılı ve hoşgörülü olursak o kadar medeni oluruz, o kadar insan oluruz. Maalesef her geçen gün toplumumuzda bu özellikler kaybolmakta ve medeniyetten uzaklaşıp vahşileşmekteyiz. Bunun en güzel örneklerini yazmama gerek yok, hepimiz bizzat yaşıyoruz.

Bana göre medeniyet unsurunun en temel unsurlarından biride temizliktir. Mesela bir yerleşim yerinin, bir parkın, bir yolun, bir caddenin, bir okulun, bir hastanenin, bir evin vs. tertemiz olması, temiz kalması en güzel medeniyet çizelgesidir. Tam tersi yani temizlenememesi, kirli olması da orada yanlış giden sorunlar silsilenin varlığını işaret etmektedir. Kimse darılıp gücenmesin içerisinde üç tane inci gibi doğal göl barındıran, ulaşım bakımından bırakın Adıyaman’ın diğer ilçelerini Adıyaman il merkezinden bile avantajlı olan. Kendi nüfusu kadar günü birlik ziyaretçisi olan güzel ilçemizin temizlik konusunda hali içler acısı. Hastaneye, sağlık ocağına gidersin şifa bulmaya duvarı ayrı kir tutmuş yerleri ayrı kirli, temizlik yapılmış mı yapılmamış mı belli değil. Okullara gidersin merdiven altları örümcek tutmuş, yerler hakeza kirli paspas izleriyle harita gibi hem de dünya haritası gibi. Cadde ve sokaklar her tarafta ayrı bir çöp, zamanında alınmayan çöpler normal vatandaşı da yoldan çıkartıyor “Nasıl olsa kirli diye”. Hele gölün etrafındaki ilk güzel park; içim acıyor o cennet köşesi yerleri öyle görünce. Sorsan belki onlarca eleman var ama hepsi ağa hepsi paşa (sen ağa ben ağa bu işi kim yapa). 

Şimdi ne diye sardın bunlara derseniz, yanı başımızda Pazarcık’a gidiyorum baraj kenarında park mis gibi, Sürgü’ye gidiyorum köy dersin tertemiz. Elbistan, Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep buralar büyük yerler şehirler çiçek gibi. Peki bizim ne eksiğimiz veya fazlamız varda oralardaki parklar bahçeler tertemizken bizim buralar bu kadar temizlikten uzak. Bence dostlar pazarda görsün usulünü bırakıp gerçekten de temizlik yapılsa ilçedeki kurumlarda bulunan temizlik elemanlarının sayısı ile değil Gölbaşı, Adıyaman il merkezi bile gül gibi olur. 

Temiz günlerde buluşmak üzere.